bugün

entry'ler (18665)

youtube premium a ciddi ciddi para ödemek

birileri youtube vb sosyal medya araçlarının paralı-ücretli olmasını eleştiriyor, bedava peynir sadece fare kapanında olur.
youtube premium parası asalaklara dert olmuş. yaşam, evren, dünya, insan, tanrı, hangi açıdan neye nasıl bakarsanız bakın karşılıksız hiçbir şey yoktur.
allah bile can veriyor sonra namaz kıl diyor. rızık veriyor ama sadaka fitre ver diyor, akıl veriyor ama bu şekilde şöyle kullan diyor. allah bile bedavaya karşılıksız ücretsiz bir şeyleri sana vermiyor...
diyeceğim şu ki; ister tanrı ol, ,ister anne-baba ol, ister arkadaş ol, ister sevgili ol her şeyin bir karşılığı bedeli vardır.
içinizde var olan asalaklıkla saçmalamayın, unutmadan; youtube premium, amazom prime vb aboneliklerimiz olduğundan bu hizmetlerin gerekliliği, iyi-kötü olması, gerekli-gereksiz vs savunma durumu yok.
sadece bir gerçeği görmeniz ve içinizde ki asalaklıktan kurtulmanız için bir uyarıdır.

diyanet işleri başkanının arapça bilmemesi

hukukçu olmayanın anayasa mahkemesi başkanı olması, ekonomi eğitimi almamış ekonomi üzerine lisans sahibi olmayanın hazine maliye bakanı olması vs. kapısının önünden geçmediği kurumların başına yönetici idareci olarak atanan insanların olduğu ülkede gayet normal.
tersi olsa garip olurdu.
asıl garip olan da fetö terör örgütü oluşumlarından ''Fetullahçı Terör Örgütü'' ile ilişkili olan KADiP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nda yönetim kurulu üyeliği yapmış, Bununla beraber ''FETÖ'' davaları kapsamında kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'nin toplantılarına da katılmıştır.
bunları biz yapsak diyanetin büfesinde kantininde köfteci (sn. murat kurum'a saygılar) olamazdık.

enjoy the silence

https://www.youtube.com/watch?v=C9WtBo9b3WI

yıllar geçse de hala aynı tadında...

istanbula türkçe ad bulmak

en iyisi Konstantiniyye demek. öyle ya... osmanlı yüzlerce yıldır istanbul'a Konstantiniyye demedi mi? hem fatih'in ünvanlarından biri de kayser-i rum (roma imparatoru) olduğuna ve ayasofya'nın bile ismini deştirmediğine göre istanbul'a eğer istanbul denmeyecek olsa tarihe saygı açısından en güzel yakışan isim konstantiniyye olur.

patiswiss

şirketin ceo - yönetim kurulu başkanı e. a. y. tunaoğlu istifa etmiş.
istifa dilekçesi ile istifaya neden olan durum-yaşananlara bakınca her ikisinde sergilenen davranış ile olaya yaşananlara bakış açısını görünce "bu insan nasıl ceo olmuş?" veya hadi olmuş da "bir ceo nasıl bu kadar seviyesiz avam davranış-anlayışta sorumsuz ve saygısız olabilir?" diye insan merak ediyor.
ülkemizde kamuda olan liyakat tartışmalarına bakınca bu liyakat tartışmaları artık özel şirketlere de yapılması gerek.

unutmadan...
liyakat demek gördüğünüz eğitim, aldığınız diploma, iştigal ettiğiniz alan-işgal ettiğiniz makam değildir.
eğitimize, uzmanlığınıza, görevinize, makamınıza uyun davranmaktır.

binali yıldırım ın servet

zeus "yürü kulum" dememiş de koş kulum demiş.
mülk zeus'un da bu kadar yük bir insana yüklenmez. bu zeus çok insafsız canım...
eeey zeus, bu kadar adaletsiz olma. bu kuluna bu kadar emanet verip, bu kadar yük, bu kadar sorumluluk yükleme.
burada biz de varız, bu kulunun emanetlerinden bazılarını bize ver. ona bu yük ağır geliyordur.

edibüdü: dudaklarım yanağıma ulaşsa kendimi öpeceğim. ay ne gaddan da hümanistim di mi ama yeaaaa?

susmayan durmayan israile gemi ticareti

israil ile yapılan ticarete karşı çıkmaya cehalet dendiği için özür dilemek gerekir.
ne denmek istendiği anlatılamamış galiba; aslında israil ile yapılan ticarete karşı çıkmaya cehalet değil de daha doğru tanıım olarak "israil ile ticarete karşı çıkmak aptallıktır" demek gerekirdi.
bırakın devlet yönetmeyi, bir halkın-milletin sorumluluğunu almayı, insanlarının ülkesinin çıkarını öncelemeyi...
bir bakkal dükkanı işletiyor, bir mağaza satış noktası distribütörlük yönetiyor olsanız "ben içki içmiyorum" diye içki içene satış yapmamak...
ben karımı çocuğumu dövmüyorum diye karısını çocuğunu dövene satış yapmamak...
insanlar ölüyor ve trafik kurallarına uyulmuyor diye otomobil üreticisinin bir ülkede kaza ölüm oranı yüksek diye o ülkeye araba satmaması...
mke, canik, sarsılmaz vb silah üreticilerinin magandalar havaya ateş ediyor, insanları öldürüyor diye silah üretmekten satmaktan vazgeçmesi...
vs.
vs.
vs.
liste uzar gider.
bu vb örneklere bakarak; insanlık din kültür ırk diye saçmalayarak israil ile ticarete karşı çıkmaya yapılan cehalet tanımı gerçekten uymuyor.
özür dilenir ve bazı insanların bu israil ile ticarete yaptıkları eleştirişlerin odak noktalarına bakınca cehaleti de aşan aptallık seviyesinde kısır politik tartışma oy uğruna aklı inkar ettiklerini görüp bu iki yüzlülüğe üzülüyoruz.

susmayan durmayan israile gemi ticareti

israil ile yapılan ticarete karşı çıkmak cehalettir.
hele ki israil ile yapılan ticaret yok demek etik ve ahlak değerleri açısından iki yüzlülük ve yalancılıktır.
şu israil ile ticaret konusunda, filistin ile israil konusunda konuşan bazı insanlara bakıyorum da... her iki kesimde ne utanma ne sıkılma var.
bazılarında akıl yok, bazılarında ahlak yok.
insanlık tartışmalarını yapanlara bakın ve insanlık adına utanın diyeceğim de bunlarda utanma duygusu da yok.
insan utanma duygusunu edinebilmesi için önce akıl-zekaya sahip olması gerekir. sonra bu akıl ve zekayı sosyal sorumluluk bir arada yaşama kültürü ile işleyerek kendi değerlerini oluşturup ahlak ve etik kurallar edinmesi gerekir. sonra bu ahlak ve etik kuraların yanı sıra kültürün de katkılarıyla bir utanma duygusu elde eder.

afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları

görsel
dünya'da sefalet endeksinde yerimiz 7. sıra.
dikkat ediniz, dünya bankası başta olmak üzere tüm veri paylaşan ve değerleme yapan kurumlar bu endekse dahil olan verileri açıklayan (işsizlik, enflasyon, satınalma gücü vb konularda) resmi kurumların raporları ve rakamları üzerinden bu sonuçlara erişiliyor.
daha basit olarak anlatmak gerekirse, malumunuz, bu ülkede ekonomik okur-yazarlık seviyesi yerlerde; pandemi döneminde tüm insanlar eve kapanmışken, insanlar işe gidemezken, üretim düşerken, tüm dünya işsizlik artıp iş gücü-üretim kaybı yaşarken tüik denen devletin istatistik kurumu işsizlikte azalma olduğunu açıkladı.
dünya'da işsizliğin düştüğü tek ülke olup tüm dünya bizi kıskandığı(!) için bize gülüyordu.
bırakın gerçek rakamları-verileri, tüik tarafından açıklanan bu enflasyon ve işsizlik rakamları baz alındığında bile dünya sefalet listesinde ilk sıralardayız.

dünya sefalet endeksinde bizden önde olan sudan, zimbabve, suriye, lübnan, Venezüella gibi ülkeler savaş, çatışma, ambargo altında tamam anladık da bizim ülkemizin bu ilk 7'de olmasına neden olacak bir savaş çatışma ambargo durumumuz yok.
23 nisan yaklaşıyor, 23 nisan da temsili olarak cumhurbaşkanı başbakan bakan vb koltuğuna oturtulan çocuklar bu ülkeyi idare etse bu ülke bu kadar kötü durumda olmaz, bu ülkeyi her alanda ve her anlamda bu kadar batırmazdık.
eğer tüik gerçek enflasyonu, gerçek işsizliği açıklasaydı, kamu iktisadi kuruluşları başta olmak üzere çoğu gereksiz ve fahiş fiyatta yapılan projeler ve devletin ödeme yükümlülükleriyle kamu idaresinde fazla personel alımı ve harcamaları şeffaf şekilde paylaşılsa biz bu sefalet endeksinde nerede olurduk?

makyajlanan, tıraşlanan verilerde bile sefalet endeksinde Dünya'nın ilk 7 sırasındayız.
2 yıl önce 2022 başında 9.500 liraya aldığım intel i5 1135g7 işlemci 16gb ram, nvidia mx450 ekran kartı, 512gb m2ssd Windows 10 pro (şimdi 11 pro) Lenovo thinkpad şu an yeni modeller çıktığı için üretilmiyor. en son fiyatı 2023 ortalarında sıfırı 30.000 lira civarındaydı. bu seviyede aynı marka modeli şu an 35.000 liraya bulursanız bedava diye alın. 7-8 ay sonra 40.000 liraya bile alamayacaksınız.
yurt dışından 150 euro verip alınan sıradan bir telefonu size hediye olarak biri getirse "oh ya bedava telefon" diye sevinseniz 2022 yılında bu telefonu kullanabilmeniz için devlete vereceğiniz kayıt parası 2.732 liraydı. 16 ay sonra 2024 de şimdi bu ücret 31.692 lira.

gerçek veriler ele alınırsa insan gibi yaşamak için gereksinimleri-ihtiyaçların fiyat analizini yaparsanız sefalet endeksinde nerede olduğumuzu tahmin edin.
2012 yılından itibaren bm ve oxford gibi saygın kuruluşların önceliğinde başlatılan mutluluk endeksi (aynı zamanda dünya mutluluk günü kabulü) değerlendirmelerinde 2024 de 143 ülke arasında 98. sıradayız.

https://worldhappiness.report/ed/2024/

yine dikkatinizi çakerim, ucuz ekmek kuyruğunda bekleyip "dünya bizi kıskanıyor" diyen...
1 kilo ucuz kıyma almak için sabah erkenden kuyruğa giyip "avrupa amerika'nın halini örüyorsunuz. onlar yiyecek ekmek bulamıyor" diyen...
ülke çok iyi idare ediliyor diye mutluluktan uçan...
eğitim, hukuk, ekonomi, kamu idaresi, liyakat, sorumluluk her alanda çöküşü kabul etmeyen, göremeyen, kabul etse-görse bbile dış güçler diyen...
işsizlik yok, insanlar iş beğenmiyor diyerek üniversite mezunları öğretmenler simit satsın diyen...
eğitimli liyakatli insanların ülkeyi kaçar gibi terk ederek başka ülkelere gitmesine "giderse gitsin" diyerek ne idiği belirsiz vatandaşlık, yurttaşlık, millet olma, sosyal sorumluluk, bir arada yaşama kültürü, eğitimi olmayan milyonlarca insanın ülkeye dolmasını dert etmeyenlere rağmen mutluluk endeksinde 134 ülke arasında 98. sıradayız.

yaran fıkralar

https://www.youtube.com/shorts/lhhwd2sf4go

neşe kaynağı...

bir insan sizi ne kadar kırabilir

ne kadar bencil, çıkarcı, anlayışsız, zalim, iki yüzlü, ahlak ve etik değerlerden yoksun olup sorumsuz ve saygısız ise kapasitesine göre o kadar kırabilir.
sizi bırakın kırmayı, darmadağın-paramparça da edebilir.

metroda bacağını ayırarak oturan bayan

ben testislerimle oturuyorsam o'da vajinasıyla oturabilir.
yok yani, ayıp-çirkin vs kıl tüy açısından (cinsiyet baz alınarak konuya bakılırsa) ben bacak aramı açarak oturmam ayıp olmuyorsa o'na da ayıp olamaz.
ne yani benim testisim var diye ahlak kuralları bana işlemiyor veya bana ayrıcalık mı oluyor?
haaa!
diyebilirsiniz ki "metroda ben amuda kalkarak oturmam ayıp değil ama bir kadının etek giyip amuda kalkıp oturması olamaz" diyorsanız haklısınız.

https://www.youtube.com/shorts/XorJhaYTDHk

ahlak ve etik değerleri oluşmamış (ya da kendisine empoze edilen bağnaz cinsiyet bazlı ahlak etik değerlerini-anlayışı kabul eden) insanlara dert olan durum.

arapça tabelaları kaldıran islam düşmanıdır

https://www.youtube.com/shorts/CNRMjJRwlNE

bu islam düşmanları(!) sadece tabelaları kaldırmıyor, iş yerlerini de kapatıyor.
bu islam düşmanlarına(!) teşekkür ediyoruz.

psikoloğa gitmek mi içki almak mı

https://www.youtube.com/shorts/iFGaDtMKdKw

içki almak yerine vize alın, psikologa gitme yerine başka bir ülkeye gidin...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

https://www.youtube.com/shorts/HRk2por07NY

izdihamlara dair yazacak çok şey var da...
vanminitlan! hemen kızmayın amerika'lılara hakaret ediyor demeyin.

erdal beşikçioğlu nun öğle yemeği

istakoz mu yemiş?
gerçi istakoz yese ne olacak ki...

https://www.youtube.com/shorts/eVDYVert7zA

hayırsever rıza sarraf tarafından bakana hediye edilen 463.000 isviçre frangı (16.570.770 türk lirası, yazıyla yazalım da anlasınlar; onaltı milyon beşyüz yetmiş bin 770 lira) tutarında saat kadar haber olmaz.

yazarlardan parfüm önerileri

yaz geldi ama olsun, bol sarımsaklı işkembe çorbası.

vanminitlan: bağyan olsam hemen gidip hamilelik testi yapmak için çubuğa işerdim. yok yani, emziren anne gibi nereden geldi aklımıza?

cem yılmaz ın 10 bin dolarlık nafaka davası

sıcak yaz gününde sağlık rahatlık ferahlık vb açısından aynı zamanda ütü derdi pek olmayan, kırışsa da havai bir görüntü arz eden en uygun olan giyim tercihi gereği bir kaç keten gömlek pantolon alacağım.
mağazaya girdiğimde ilk önce kumaşına bakarım.
dikimine kalıbına bakarım.
sonra fiyatına bakarım. burada önemsemediğim ve benim için bir değer arz etmeyen o pantolon ve gömleğin markasıdır.
beklentimi istediğimi karşılıyorsa fiyat önemsizdir.
beklediğim kaliteyi karşılamayıp, kalitesiz olması durumunda fiyat önemli olur ve maliyet analizi yapar bu kadar para bu mala verilmez derim.

insanın yaşamda karakter, kişilik, eğitim, görgü, kültür, medeniyet olarak prezantabl olmasa bile yeterli bir seviyeye getirip kalite olgusunun edinmesine; şöhret, mal, mülk, para, makam, mevki sahibi olmak, diploma sahibi olmak, ünlü olmak vs tüm bu olgular katkı sağlamaz.
ilk önce içimizde ki ezilmişlik, açlık, aşağılık duygusunu yenmeliyiz.

ne bileyim... ayakkabısı olmayan veya bir yazlık bir kışlık ayakkabıyı 4-5 yıl giyen, beğendiği ayakkabıyı alamayan insanın parayı bulup 100 çift alması gibi davranışı sergileyen ya da zenginlik lüks veya geçim derdi olmayan bir aile içinde olup çocukken arkadaşında görüp beğendiği ayakkabıyı anne babası bu ucuz-kötü diye almamasıyla içinde kalan ukdeyi ileriki yaşlarında bu kadar servetle-parayla nasıl bu kadar rüküş giyinebilir? bunun hiç modacı veya image maker tanıdığı arkadaşı yok mu dediğiniz kokonalar olmamanız için önce kendinizi eğitin ve geliştirin.

unutmayın, kalite algınızı ve kendi gelişiminizi size verecek ve sizi eğitecek hiçbir sistem kurum kişi yoktur.
özellikle 15 yaşından sonra insanı eğitemezsiniz. eğer gençliğe ergenliğe adım atmış bir canlı eğitiliyorsa o insan değildir. o yaşta (gençlikte) anca hayvanlar eğitilir.
bu yaşta insanlar ne almış ise almıştır, bu yaştan sonra almış olduğu temel değerler davranışlar üzerine insan kendini inşa eder.
bunun için kendinizi geliştirin.
sıcak havalarda ter içinde giyeceğiniz sağlıksız petrol bazlı-katkılı giysileri markalarına bakıp hava atmak için almayın.
bir de güzel kokuyum diye en iyi pahalı parfüm kullanıp ortaya leş gibi koku çıkarmayın.

kapiş...

annem baban uğur dündar dedi

konuyu az çok takip ediyorum.
konu sizin bildiğiniz gibi değil. hele ki uğur dündar konusunda bir babalık söz konusu değil. zaten uğur dündar mahkeme kararı olmadan böyle bir ilişki yaşamak, evlat sahibi olma iddialarını ret ederek dna örneği verdi ve babalık iddiasında bulunan kişiye yardımcı olmak için elinden geleni de yapacağını söylemiş.bunu babalık iddiasında bulunan kız yayında söyledi.
dna'dan çıkan sonuçta iddialara konu olan evladın uğur dündar'dan olmadığı ortaya çıktı.

zaten annenin de çıkıp benim çocuğumun babası uğur dündar, onunla birliktelik yaşadım diye açıklaması yok.
zaten anne göründüğü kadar tüm ünlülerle zamanında birlikte olan-olmak isteyen biriymiş. annenin arkadaşı açıkladı.
anne şimdi evlenmiş ve yurt dışında yaşıyor.
annenin konu hakkında çıkıp konuşmaması, zamanında olan isteyerek veya istemeyerek bir hatanın deşilmesine izin vermemesi, annenin evlenmiş olması vve almanya'da yaşaması, çocukların çıkıp annem korkuyor baskı altında vs demeleri de düşünülürse...
uğur dündar, metin akpınar nasıl biri ki hem almanya hem türkiye de yargıyı emniyeti kontrol almış da bu çocukları anneyi mağdur ediyor almanya'yı, türkiye'yi baskı altında tutup olayı gizleyebiliyor.

konudan bağımsız olarak düşünüyorum da...
bir gecelik ilişkiler sonunda doğan çocuklar, bu babalık davaları-iddiaları, yıllardır süren hukuk süreçleri bu babaları olduğunu öğrendikleri insanların işsiz parasız dikili ağacı olmayan ve 10.000 lira emekli maaşıyla ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen, üzerinde ceketi, ayağında ayakkabısı olmayan biri olduğunu ögrenseler; bu babanın çıkıp "git işine, senin gibi bir evladım yok" dese çocuklarda bu kadar "baba sevgisiyle yanıp tutuşma" olabilir mi?

insanın aklına "ya da bu ünlülerle bir gecelik birlikte olan ya da bin gecelik olsun, o masum anneler(!) adam çulsuz gariban olsa o adamdan hemen hamile kalayım der mi?" diye sorular geliyor.
ünlülerin bir gecelik kaçamakları sonunda doğan bu çocukların babalık sevgilerine özlemlerine bakınca gözlerim yaşarıyor.

demiryolu korkuluk demirlerini çalan hırsızlar

bu ülkede hırsızlık suçunun bir cezası olsaydı bu iletişim çağında her şeyin ifşa olduğu ortamda bu ahlak ve etik değer yoksunu insanımsılar böyle davranamazdı.