bugün
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- bir şarkı sözü der ki9
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- uzağı göremeyen insan13
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- kekeme olan biri doktor olurmu9
- anın görüntüsü20
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- icardi19058
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım13
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı46
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın8
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- boşuna yaşıyorum hissi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız11
- evlilik17
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
entry'ler (18677)
yaran yanlış okumalar "getirin lan ceyda'yı, saksıya yatıracağım" anlaşılmış ve "acaba ceyda diye bir soğan cinsi mi var?" diye meraklara gark olunmuştur.
yok yani, geçenlerde boş saksıya çillenmekte olan soğanı koydum da nasıl yeşerdi? o bakımdan şey ettim de...
yok yani, geçenlerde boş saksıya çillenmekte olan soğanı koydum da nasıl yeşerdi? o bakımdan şey ettim de...
kekemeliğin tedavisi var, mallığın yok. zeki olmayan biri kekeme olan birinin doktorluğunu (cerrah) savunabilir. tıpkı tremor rahatsızlığı vb birkaç rahatsızlık yaşayanları genelleme yaparak doktor olabilir demek aptallığı gibi...
sahi ya, insan şaşırıyor; bu çağda bazı şeyleri bilmemek için ya aptal olmalısınız ya embesil olmalısınız. nasıl bunu başarıyorsunuz?
hoş bu ülkede doktor olmayanlar da doktorluk yapıyor, hukukçu olmayan anayasa mahkemesine başkan, ekonomi eğitimi almayan maliye bakanı vs vs vs oluyor.
ne bileyim, diksiyon bakanlığı kurulsa bu ülkede kekeme olanı bakan yaparlar. evet, hatırlayın; bir ara ahmet mete ışıkara en seksi erkek seçilmişti.
edibüdü: tremor rahatsızlığı vücudun belli bir bölümü el ayak baş vb bir organ veya organların ya da genelinin istemsizce ritmik bir şekilde hareket etmesidir.
sahi ya, insan şaşırıyor; bu çağda bazı şeyleri bilmemek için ya aptal olmalısınız ya embesil olmalısınız. nasıl bunu başarıyorsunuz?
hoş bu ülkede doktor olmayanlar da doktorluk yapıyor, hukukçu olmayan anayasa mahkemesine başkan, ekonomi eğitimi almayan maliye bakanı vs vs vs oluyor.
ne bileyim, diksiyon bakanlığı kurulsa bu ülkede kekeme olanı bakan yaparlar. evet, hatırlayın; bir ara ahmet mete ışıkara en seksi erkek seçilmişti.
edibüdü: tremor rahatsızlığı vücudun belli bir bölümü el ayak baş vb bir organ veya organların ya da genelinin istemsizce ritmik bir şekilde hareket etmesidir.
yok canım, öyle demeyin.
biz geri zekalıyız ya ne demek istediğinizi anlamayız.
şöyle deyin; millet açsa neden fırınlar harıl harıl ekmek üretiyor? millet açsa neden ekmek kuyruğunda insanlar var? neden marketler dolup taşıyor? raflarda çeşit çeşit ürünler dolu, bu ülkede aç yok demektir.
düşünün millet aç olsa milleti temsil edenler istakoz yiyip, milyonluk saat takabilir mi, saraylarda oturup milyonluk arabalar milyarlık savurganlık harcama yapabilir mi?
şimdi ne demek istediğinizi anladık. malum, sizler kadar süper zekalı değiliz de...
edibüdü: siz zahmet etmeyin, yazarken ben kendime yeteri kadar küfür ettim.
biz geri zekalıyız ya ne demek istediğinizi anlamayız.
şöyle deyin; millet açsa neden fırınlar harıl harıl ekmek üretiyor? millet açsa neden ekmek kuyruğunda insanlar var? neden marketler dolup taşıyor? raflarda çeşit çeşit ürünler dolu, bu ülkede aç yok demektir.
düşünün millet aç olsa milleti temsil edenler istakoz yiyip, milyonluk saat takabilir mi, saraylarda oturup milyonluk arabalar milyarlık savurganlık harcama yapabilir mi?
şimdi ne demek istediğinizi anladık. malum, sizler kadar süper zekalı değiliz de...
edibüdü: siz zahmet etmeyin, yazarken ben kendime yeteri kadar küfür ettim.
markadan çok model olarak abartılan arabalar çoktur...
en son elektrikli arabalar hayatımıza girdi. bu abartma olayının nirvanası da yerli ve milli(!) arabamız togg.
en son elektrikli arabalar hayatımıza girdi. bu abartma olayının nirvanası da yerli ve milli(!) arabamız togg.
bence git konuş...
bizim gibi insanlar için aristo mantığı ...
lakırdıyı kesmeyin, bizim gibi insanlar derken; her kızla yatayım ama evleneceğim kız bakire olsun anlayışında; çıkarcı, bencil, iki yüzlü, yetersiz insanlar kast edilmiştir.
aristo reyiz bize diyor ki " tamam, bazı şeyleri yapmaya yeterliliğin-imkanın yok ve bu şeyleri elde ederken aşırıya kaçmayı, ortaya çıkan durumu-görüntüyü de önemsemiyorsun ama hiç olmazsa sorumlu zeki akıllı alçak gönüllü ol, insan olamıyorsan bari insan rolü yap" diyor.
unutmadan...
aristo veya başka düşünürler sizi insan yapma (sorumluluk sahibi olma, empati yapma, anlama, düşünme, aklı kullanma vb) ya da gerçeği gösterme gayretinde değildir.
aslında insan olarak biz filozofların tikinde değiliz.
onlar (düşünür-filozoflar) sadece ve sadece ortaya çıkardığımız görüntü kirliliğinden rahatsız olan insanlar. tıpkı sen yemek yerken senin karşında burnumu karıştırdığımda bana verdiğin tepki gibi bir durum bu, hani var ya diyojen reyizin dediği "gölge etme, başka ihsan istemem" yaklaşımı gibi.
asla unutmamanız gereken bir durum var; daha önce de yazmıştım; bir insanı ergenlikten sonra (hadi 18 yaş diyelim) eğitemezsiniz.
ister tanrı olsun, ister peygamber olsun, din-kutsal bir emir getirsin.
ister anne-baba olsun, ister arkadaş olsun, ister eş-sevgili olsun, ister öğretmen olsun, ister filozof olsun ne olsun bir insanı 18 yaşından sonra eğitemez.
öyle ya...
eğer tanrı, peygamber, anne, baba, eş, arkadaş, öğretmen (üniversiteler) filozoflar başarılı olsaydı ve insan eğitilebilseydi dünya'da insan yaşamı yok eden virüs gibi yaşamazdı.
daha önce de yazmıştım. yetişkinliğe adım atmış ve eğitilen tek canlı hayvanlardır, insanı belli bir yaştan sonra eğitemezsiniz.
tıpkı tek katlı gecekondu yapıp sonra imar affı ile üzerine 5 kat çıkmanız sonunda kendi ağırlığını çekemeyen taşıyıcılar yüzünden depremde çöken bina altında kalmak durumu.
sonradan insana yüklenen din ve ahlak ile yasa-kanunlar insanda yozlaşmanın kutsallaşması ve insanlığın yaşadığı yıkımın tek nedeni olur.
bakınız din uğruna yapılan savaşlar, tecavüzler vs. demokrasi hukuk diye çiğnenen haklar.
insanı çocuk değilse eğitemezsiniz, yetişkinlikte insana yüklediğiniz tüm din ahlak ve yasalar değersiz işlevsiz olup aksine bu din ahlak yasalar yaşanan yıkımın haklılık gerekçesi olur.
sonra çıkıp “insan, hür doğmuş ama her yerde zincire vurulmuştur.” diye j. j. Rousseau reyizi ağlatırsınız.
18 yaşından sonra yaşamda din veya ahlak kuralları ya da kanun yasalar seni insan yapmaz.
seni insan yapan çocuklukta almış olduğun eğitimdir.
gerçekten filozofların tikinde değilsiniz.
burada aristo reyiz sadece rahatsız olmuş, orta yolu bulun demekten çok "tamam, insan olamıyorsun... bari insan rolü yap amk" diyor.
lakırdıyı kesmeyin, bizim gibi insanlar derken; her kızla yatayım ama evleneceğim kız bakire olsun anlayışında; çıkarcı, bencil, iki yüzlü, yetersiz insanlar kast edilmiştir.
aristo reyiz bize diyor ki " tamam, bazı şeyleri yapmaya yeterliliğin-imkanın yok ve bu şeyleri elde ederken aşırıya kaçmayı, ortaya çıkan durumu-görüntüyü de önemsemiyorsun ama hiç olmazsa sorumlu zeki akıllı alçak gönüllü ol, insan olamıyorsan bari insan rolü yap" diyor.
unutmadan...
aristo veya başka düşünürler sizi insan yapma (sorumluluk sahibi olma, empati yapma, anlama, düşünme, aklı kullanma vb) ya da gerçeği gösterme gayretinde değildir.
aslında insan olarak biz filozofların tikinde değiliz.
onlar (düşünür-filozoflar) sadece ve sadece ortaya çıkardığımız görüntü kirliliğinden rahatsız olan insanlar. tıpkı sen yemek yerken senin karşında burnumu karıştırdığımda bana verdiğin tepki gibi bir durum bu, hani var ya diyojen reyizin dediği "gölge etme, başka ihsan istemem" yaklaşımı gibi.
asla unutmamanız gereken bir durum var; daha önce de yazmıştım; bir insanı ergenlikten sonra (hadi 18 yaş diyelim) eğitemezsiniz.
ister tanrı olsun, ister peygamber olsun, din-kutsal bir emir getirsin.
ister anne-baba olsun, ister arkadaş olsun, ister eş-sevgili olsun, ister öğretmen olsun, ister filozof olsun ne olsun bir insanı 18 yaşından sonra eğitemez.
öyle ya...
eğer tanrı, peygamber, anne, baba, eş, arkadaş, öğretmen (üniversiteler) filozoflar başarılı olsaydı ve insan eğitilebilseydi dünya'da insan yaşamı yok eden virüs gibi yaşamazdı.
daha önce de yazmıştım. yetişkinliğe adım atmış ve eğitilen tek canlı hayvanlardır, insanı belli bir yaştan sonra eğitemezsiniz.
tıpkı tek katlı gecekondu yapıp sonra imar affı ile üzerine 5 kat çıkmanız sonunda kendi ağırlığını çekemeyen taşıyıcılar yüzünden depremde çöken bina altında kalmak durumu.
sonradan insana yüklenen din ve ahlak ile yasa-kanunlar insanda yozlaşmanın kutsallaşması ve insanlığın yaşadığı yıkımın tek nedeni olur.
bakınız din uğruna yapılan savaşlar, tecavüzler vs. demokrasi hukuk diye çiğnenen haklar.
insanı çocuk değilse eğitemezsiniz, yetişkinlikte insana yüklediğiniz tüm din ahlak ve yasalar değersiz işlevsiz olup aksine bu din ahlak yasalar yaşanan yıkımın haklılık gerekçesi olur.
sonra çıkıp “insan, hür doğmuş ama her yerde zincire vurulmuştur.” diye j. j. Rousseau reyizi ağlatırsınız.
18 yaşından sonra yaşamda din veya ahlak kuralları ya da kanun yasalar seni insan yapmaz.
seni insan yapan çocuklukta almış olduğun eğitimdir.
gerçekten filozofların tikinde değilsiniz.
burada aristo reyiz sadece rahatsız olmuş, orta yolu bulun demekten çok "tamam, insan olamıyorsun... bari insan rolü yap amk" diyor.
bunlar satmış.
ya satmayanlar...
hep derim, bu ülkede 90 milyon insan yaşıyor. bu 90 milyon insandan evlenen, ehliyet alan, oy kullanan 90 milyon insanı vatandaşlık, yurttaşlık, ahlak ve etik değerler (insan olma erdemi olarak basitleştirebileceğimiz aile olma, çocuk sahibi olma, eş olma vb aile ve çevre-topluma karşı sorumluluklar) testini uygulayın ortaya çıkan sonuca şaşırırsınız.
bu insanlar tek tük extrem bir durum mu sanıyorsunuz?
ufacık çocukları evlilik nişan adı altında ruhsal ve fiziksel taciz tecavüzlere-sapıklıklara maruz bırakıyorlar.
ensest ilişkişi açısından ve sakat doğum-gelişim bozukluğu açısından (fiziksel, ruhsal açıdan) avrupa'da üst sıralardayız.
gündüz kuşağında işlenen konulara bakın. toplum olarak bu kadar çöküş ve yozlaşmayı insanlık tarihi yazmamış diyemeyeceğim; yazmıştır ve bu toplumlar tarih sahnesinden silinmiştir. toplumsal bir yok oluşa gidiyoruz. artık çöküşü aştık ve geri dönülmez bir yerdeyiz.
ekranlara bakıyorum da...
insanlığa sığmayan davranışlara yokluk fakirlik zorunluluk bahaneleri.
en acı olan da aşk sevgi ilişki hak-özgürlük vs diye orospuluğu namussuzluğu şerefsizliği karaktersizliği yüceltenler. bizim annemiz babamız kardeşlerimiz biz yokluk çekmiyor muyuz-çekmedik mi?
birilerini görünce bu insanlara evlenme izni verilmemeli diyorum. hadi verdiniz, kedi köpek gibi bu insanların kısırlaştırılması gerekir.
bu insanların yanında büyüyen yetişen çocuklar nasıl bir sorumluluk duygusu taşıyacak?
nasıl bir etik ahlak değerleri olacak?
bu insanlardan öyle çok var ki?
eskiden bu durumlara yol açanlar mahalleyi şehri köyü kasabayı terk eder başka yerde yaşardı. adlarını değiştirirlerdi. şimdi yaptıkları insanlığa sığmayan davranışı çıkıp ekranlarda konuşuyor ve toplum bu insanlık düşmanı ahlaksız karaktersiz orospular şerefsizler yüzünden yaşananları artık kanıksıyor ve normalleştiriyor.
tehlikenin farkında mısınız?
kadın-erkek başkalarıyla yatması, orospuluğun şerefsizliğin adı aşk oldu.
toplum da artık bunu kanıksayıp normalleştirdi.
ya satmayanlar...
hep derim, bu ülkede 90 milyon insan yaşıyor. bu 90 milyon insandan evlenen, ehliyet alan, oy kullanan 90 milyon insanı vatandaşlık, yurttaşlık, ahlak ve etik değerler (insan olma erdemi olarak basitleştirebileceğimiz aile olma, çocuk sahibi olma, eş olma vb aile ve çevre-topluma karşı sorumluluklar) testini uygulayın ortaya çıkan sonuca şaşırırsınız.
bu insanlar tek tük extrem bir durum mu sanıyorsunuz?
ufacık çocukları evlilik nişan adı altında ruhsal ve fiziksel taciz tecavüzlere-sapıklıklara maruz bırakıyorlar.
ensest ilişkişi açısından ve sakat doğum-gelişim bozukluğu açısından (fiziksel, ruhsal açıdan) avrupa'da üst sıralardayız.
gündüz kuşağında işlenen konulara bakın. toplum olarak bu kadar çöküş ve yozlaşmayı insanlık tarihi yazmamış diyemeyeceğim; yazmıştır ve bu toplumlar tarih sahnesinden silinmiştir. toplumsal bir yok oluşa gidiyoruz. artık çöküşü aştık ve geri dönülmez bir yerdeyiz.
ekranlara bakıyorum da...
insanlığa sığmayan davranışlara yokluk fakirlik zorunluluk bahaneleri.
en acı olan da aşk sevgi ilişki hak-özgürlük vs diye orospuluğu namussuzluğu şerefsizliği karaktersizliği yüceltenler. bizim annemiz babamız kardeşlerimiz biz yokluk çekmiyor muyuz-çekmedik mi?
birilerini görünce bu insanlara evlenme izni verilmemeli diyorum. hadi verdiniz, kedi köpek gibi bu insanların kısırlaştırılması gerekir.
bu insanların yanında büyüyen yetişen çocuklar nasıl bir sorumluluk duygusu taşıyacak?
nasıl bir etik ahlak değerleri olacak?
bu insanlardan öyle çok var ki?
eskiden bu durumlara yol açanlar mahalleyi şehri köyü kasabayı terk eder başka yerde yaşardı. adlarını değiştirirlerdi. şimdi yaptıkları insanlığa sığmayan davranışı çıkıp ekranlarda konuşuyor ve toplum bu insanlık düşmanı ahlaksız karaktersiz orospular şerefsizler yüzünden yaşananları artık kanıksıyor ve normalleştiriyor.
tehlikenin farkında mısınız?
kadın-erkek başkalarıyla yatması, orospuluğun şerefsizliğin adı aşk oldu.
toplum da artık bunu kanıksayıp normalleştirdi.
insanın içinde heyecan bırakmaz. bazı şeyler anlamsızlaşır, hem aşk hem iş hayatı monoton olur.
https://www.youtube.com/shorts/s-6KEeXQeZ8
https://www.youtube.com/shorts/s-6KEeXQeZ8
cennet kokusu nedir sorusuna verilecek örnek kokudur.
yok olur mu öyle şey?
aksine, bir kadına bakmak sevaptır. allah'ın yarattığı güzelliğe bakılmaz mı, bakılıp da şükür edilmez mi, insanın "hey allah'ım! sen bunu boş vaktinde mi yarattın?" diyerek iman tazelemesinin neresi günah olsun?
aksine, bir kadına bakmak sevaptır. allah'ın yarattığı güzelliğe bakılmaz mı, bakılıp da şükür edilmez mi, insanın "hey allah'ım! sen bunu boş vaktinde mi yarattın?" diyerek iman tazelemesinin neresi günah olsun?
ali erbaş'ın arapça biliyor-bilmiyor, yok kur'an arapçasını biliyor-bilmiyor tartışmalarını yapanlara güleceğim geliyor.
ya kardeşim kimse demiyor ki "bu insanın uzmanlık alanını öğrenmek istiyorsanız yaptığı araştırmalara bakın, yazdığı kitaplara bakın" demiyor.
kimse de bu cv ile ve söylem eylemleriyle diyanete başkan olunur mu olunmaz mı diye kendine soru sormuyor.
kur'an arapçasını biliyormuş (o'da ne demekse) kur'an arapçasını biliyor diye arap lehçelerine hakim olan bir avrupalı oryantalisti getirilip diyanet işleri başkanı yapılsa övünecek misiniz?
abi yaaa adam çok iyi kur'an arapçasını biliyor. işte liyakat mı diyeceksiniz?
olur ya bu zeus her şeye kadir olarak Antonio Santi Giuseppe Meucci'yi mezarından çıkarıp ona hayat verse apple da ceo olan tim cook "a'ha nihayet bu işin yaratıcısını buldum" diyerek iphone-telefon alanında craig federighi, johny srouji, john terrus gibi yazılım, donanım, teknoloji mühendisliği başında olanlara artık bundan sonra Antonio Santi Giuseppe Meucci emirleri altında çalışacaksınız" mı diyecek?
öyle ya, eğer telefon alanında bunun tanrısı kim diye bir soru sorarsanız yaratıcısı Antonio Santi Giuseppe Meucci olduğunu görürsünüz.
alexander graham bell mi?
o sadece elçi-peygamber olur.
ya kardeşim kimse demiyor ki "bu insanın uzmanlık alanını öğrenmek istiyorsanız yaptığı araştırmalara bakın, yazdığı kitaplara bakın" demiyor.
kimse de bu cv ile ve söylem eylemleriyle diyanete başkan olunur mu olunmaz mı diye kendine soru sormuyor.
kur'an arapçasını biliyormuş (o'da ne demekse) kur'an arapçasını biliyor diye arap lehçelerine hakim olan bir avrupalı oryantalisti getirilip diyanet işleri başkanı yapılsa övünecek misiniz?
abi yaaa adam çok iyi kur'an arapçasını biliyor. işte liyakat mı diyeceksiniz?
olur ya bu zeus her şeye kadir olarak Antonio Santi Giuseppe Meucci'yi mezarından çıkarıp ona hayat verse apple da ceo olan tim cook "a'ha nihayet bu işin yaratıcısını buldum" diyerek iphone-telefon alanında craig federighi, johny srouji, john terrus gibi yazılım, donanım, teknoloji mühendisliği başında olanlara artık bundan sonra Antonio Santi Giuseppe Meucci emirleri altında çalışacaksınız" mı diyecek?
öyle ya, eğer telefon alanında bunun tanrısı kim diye bir soru sorarsanız yaratıcısı Antonio Santi Giuseppe Meucci olduğunu görürsünüz.
alexander graham bell mi?
o sadece elçi-peygamber olur.
bir firmanın kalitesini marka değerini 3 şey belirler.
1. çalışanlarının kalitesi.
2. ürünlerinin kalitesi.
3. son kullanıcı tüketicilerine davranışı.
son yaşananlara bakarak...
maalesef tipik yurdum insanının iş anlayışı kapsamında davranan bir marka.
bir ürün veya hizmet eksiklik, hata içerebilir. üretim, sunum, kullanım vb aşamalarda bir sorun yüzünden hizmet-üründe eksiklik, hata, yanlışlık olabilir. bu durum markanın değeri ve kalitesini düşürmez.
konu özelinde örneklemek gerekirse; marka çikolata üretiminde hata yapmamış, raf ömrü açısından ürüne gerekli koruyucular türk gıda koteksi gerekli bakanlık talimatları gereği eklenmiş, üretim, ambalaj ile nakliye aşamasında iklimleme şartlarına uyulmuş olabilir.
satıcı olan kurum ürünü depolama ve sergileme esnasında talimatlara uymamış veya uymuş olabilir.
tüketici bu ürünü alıp (çikolata) açtığında ya da daha sonra tüketmek için açtığında saklama koşullarına uymadığı için ürünün küflü olduğunu görebilir.
tüm bunlar yaşanmış olup markanın bir suçu hatası olması bile çikolatasında küf gören müşteriye ister şirketin sahibi olun, ister ceo olun isterse şikayete gelen müşteriye "kime gelmiştiniz" diyen ister güvenlik ister danışmada personel olsun böyle avam bir şekilde davranamaz.
almış olduğu mikrodalga fırında yıkadığı kedisini kurutmak isterken kedisi ölen, almış olduğu çamaşır bulaşık makinesinde sebze-meyve yıkamaya kalkan ve ürünü bozulan insan yüzünden (bu yaşananlar şehir efsanesi değil) ürettikleri ürünlere "evcil hayvanları kurutmada kullanmayın, sebze meyve yıkamayın" uyarıları koyan markalar var.
bu markaların ceo veya başkanları ya da yöneticileri sözcüleri çıkıp kedisini mikrodalga fırında kurutanla, çamaşır bulaşık makinesinde sebze meyve yıkayanla amiyane tartışmalara girip sahip olduğu avukat ordusu ile tüketicileri tehdit etmiyor.
çünkü onların zeka ve akıl seviyeleri nelere yol açacağını anlayacak kapasitede olması yanında etik ve ahlak değerleri sorumlulukları oturmuş-içselleşmiş insanlar.
patiswiss özelinde değil, marka-ürün olarak bir şirket çok kaliteli ürün-hizmet sunabilir. çok kaliteli çalışanlar-idarecileri bünyesinde barındırabilir. enfes leziz ve sağlıklı bir yemek önünüze gelmiş, tam yemek için elinize kaşığı-çatalı aldığınızda yemeğin içine düşen bir sinek tüm yemeğin pis olmasına iğrenmenize neden olabilir.
sonuç olarak o yemekte kullanılan malzeme, o yemeği yapan şef, sunum için getiren garson, o yemek için hazırlanan mükemmel mekan bir anda değersiz olur ve o yemekten bir kaşık alıp ağzınıza götüremezsiniz.
bunun için markaların neden sonuç ilişkisine ve kriz yönetimine dikkat eden insanlarla çalışmak zorundadır.
1. çalışanlarının kalitesi.
2. ürünlerinin kalitesi.
3. son kullanıcı tüketicilerine davranışı.
son yaşananlara bakarak...
maalesef tipik yurdum insanının iş anlayışı kapsamında davranan bir marka.
bir ürün veya hizmet eksiklik, hata içerebilir. üretim, sunum, kullanım vb aşamalarda bir sorun yüzünden hizmet-üründe eksiklik, hata, yanlışlık olabilir. bu durum markanın değeri ve kalitesini düşürmez.
konu özelinde örneklemek gerekirse; marka çikolata üretiminde hata yapmamış, raf ömrü açısından ürüne gerekli koruyucular türk gıda koteksi gerekli bakanlık talimatları gereği eklenmiş, üretim, ambalaj ile nakliye aşamasında iklimleme şartlarına uyulmuş olabilir.
satıcı olan kurum ürünü depolama ve sergileme esnasında talimatlara uymamış veya uymuş olabilir.
tüketici bu ürünü alıp (çikolata) açtığında ya da daha sonra tüketmek için açtığında saklama koşullarına uymadığı için ürünün küflü olduğunu görebilir.
tüm bunlar yaşanmış olup markanın bir suçu hatası olması bile çikolatasında küf gören müşteriye ister şirketin sahibi olun, ister ceo olun isterse şikayete gelen müşteriye "kime gelmiştiniz" diyen ister güvenlik ister danışmada personel olsun böyle avam bir şekilde davranamaz.
almış olduğu mikrodalga fırında yıkadığı kedisini kurutmak isterken kedisi ölen, almış olduğu çamaşır bulaşık makinesinde sebze-meyve yıkamaya kalkan ve ürünü bozulan insan yüzünden (bu yaşananlar şehir efsanesi değil) ürettikleri ürünlere "evcil hayvanları kurutmada kullanmayın, sebze meyve yıkamayın" uyarıları koyan markalar var.
bu markaların ceo veya başkanları ya da yöneticileri sözcüleri çıkıp kedisini mikrodalga fırında kurutanla, çamaşır bulaşık makinesinde sebze meyve yıkayanla amiyane tartışmalara girip sahip olduğu avukat ordusu ile tüketicileri tehdit etmiyor.
çünkü onların zeka ve akıl seviyeleri nelere yol açacağını anlayacak kapasitede olması yanında etik ve ahlak değerleri sorumlulukları oturmuş-içselleşmiş insanlar.
patiswiss özelinde değil, marka-ürün olarak bir şirket çok kaliteli ürün-hizmet sunabilir. çok kaliteli çalışanlar-idarecileri bünyesinde barındırabilir. enfes leziz ve sağlıklı bir yemek önünüze gelmiş, tam yemek için elinize kaşığı-çatalı aldığınızda yemeğin içine düşen bir sinek tüm yemeğin pis olmasına iğrenmenize neden olabilir.
sonuç olarak o yemekte kullanılan malzeme, o yemeği yapan şef, sunum için getiren garson, o yemek için hazırlanan mükemmel mekan bir anda değersiz olur ve o yemekten bir kaşık alıp ağzınıza götüremezsiniz.
bunun için markaların neden sonuç ilişkisine ve kriz yönetimine dikkat eden insanlarla çalışmak zorundadır.
birileri youtube vb sosyal medya araçlarının paralı-ücretli olmasını eleştiriyor, bedava peynir sadece fare kapanında olur.
youtube premium parası asalaklara dert olmuş. yaşam, evren, dünya, insan, tanrı, hangi açıdan neye nasıl bakarsanız bakın karşılıksız hiçbir şey yoktur.
allah bile can veriyor sonra namaz kıl diyor. rızık veriyor ama sadaka fitre ver diyor, akıl veriyor ama bu şekilde şöyle kullan diyor. allah bile bedavaya karşılıksız ücretsiz bir şeyleri sana vermiyor...
diyeceğim şu ki; ister tanrı ol, ,ister anne-baba ol, ister arkadaş ol, ister sevgili ol her şeyin bir karşılığı bedeli vardır.
içinizde var olan asalaklıkla saçmalamayın, unutmadan; youtube premium, amazom prime vb aboneliklerimiz olduğundan bu hizmetlerin gerekliliği, iyi-kötü olması, gerekli-gereksiz vs savunma durumu yok.
sadece bir gerçeği görmeniz ve içinizde ki asalaklıktan kurtulmanız için bir uyarıdır.
youtube premium parası asalaklara dert olmuş. yaşam, evren, dünya, insan, tanrı, hangi açıdan neye nasıl bakarsanız bakın karşılıksız hiçbir şey yoktur.
allah bile can veriyor sonra namaz kıl diyor. rızık veriyor ama sadaka fitre ver diyor, akıl veriyor ama bu şekilde şöyle kullan diyor. allah bile bedavaya karşılıksız ücretsiz bir şeyleri sana vermiyor...
diyeceğim şu ki; ister tanrı ol, ,ister anne-baba ol, ister arkadaş ol, ister sevgili ol her şeyin bir karşılığı bedeli vardır.
içinizde var olan asalaklıkla saçmalamayın, unutmadan; youtube premium, amazom prime vb aboneliklerimiz olduğundan bu hizmetlerin gerekliliği, iyi-kötü olması, gerekli-gereksiz vs savunma durumu yok.
sadece bir gerçeği görmeniz ve içinizde ki asalaklıktan kurtulmanız için bir uyarıdır.
hukukçu olmayanın anayasa mahkemesi başkanı olması, ekonomi eğitimi almamış ekonomi üzerine lisans sahibi olmayanın hazine maliye bakanı olması vs. kapısının önünden geçmediği kurumların başına yönetici idareci olarak atanan insanların olduğu ülkede gayet normal.
tersi olsa garip olurdu.
asıl garip olan da fetö terör örgütü oluşumlarından ''Fetullahçı Terör Örgütü'' ile ilişkili olan KADiP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nda yönetim kurulu üyeliği yapmış, Bununla beraber ''FETÖ'' davaları kapsamında kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'nin toplantılarına da katılmıştır.
bunları biz yapsak diyanetin büfesinde kantininde köfteci (sn. murat kurum'a saygılar) olamazdık.
tersi olsa garip olurdu.
asıl garip olan da fetö terör örgütü oluşumlarından ''Fetullahçı Terör Örgütü'' ile ilişkili olan KADiP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nda yönetim kurulu üyeliği yapmış, Bununla beraber ''FETÖ'' davaları kapsamında kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'nin toplantılarına da katılmıştır.
bunları biz yapsak diyanetin büfesinde kantininde köfteci (sn. murat kurum'a saygılar) olamazdık.
en iyisi Konstantiniyye demek. öyle ya... osmanlı yüzlerce yıldır istanbul'a Konstantiniyye demedi mi? hem fatih'in ünvanlarından biri de kayser-i rum (roma imparatoru) olduğuna ve ayasofya'nın bile ismini deştirmediğine göre istanbul'a eğer istanbul denmeyecek olsa tarihe saygı açısından en güzel yakışan isim konstantiniyye olur.
şirketin ceo - yönetim kurulu başkanı e. a. y. tunaoğlu istifa etmiş.
istifa dilekçesi ile istifaya neden olan durum-yaşananlara bakınca her ikisinde sergilenen davranış ile olaya yaşananlara bakış açısını görünce "bu insan nasıl ceo olmuş?" veya hadi olmuş da "bir ceo nasıl bu kadar seviyesiz avam davranış-anlayışta sorumsuz ve saygısız olabilir?" diye insan merak ediyor.
ülkemizde kamuda olan liyakat tartışmalarına bakınca bu liyakat tartışmaları artık özel şirketlere de yapılması gerek.
unutmadan...
liyakat demek gördüğünüz eğitim, aldığınız diploma, iştigal ettiğiniz alan-işgal ettiğiniz makam değildir.
eğitimize, uzmanlığınıza, görevinize, makamınıza uyun davranmaktır.
istifa dilekçesi ile istifaya neden olan durum-yaşananlara bakınca her ikisinde sergilenen davranış ile olaya yaşananlara bakış açısını görünce "bu insan nasıl ceo olmuş?" veya hadi olmuş da "bir ceo nasıl bu kadar seviyesiz avam davranış-anlayışta sorumsuz ve saygısız olabilir?" diye insan merak ediyor.
ülkemizde kamuda olan liyakat tartışmalarına bakınca bu liyakat tartışmaları artık özel şirketlere de yapılması gerek.
unutmadan...
liyakat demek gördüğünüz eğitim, aldığınız diploma, iştigal ettiğiniz alan-işgal ettiğiniz makam değildir.
eğitimize, uzmanlığınıza, görevinize, makamınıza uyun davranmaktır.
zeus "yürü kulum" dememiş de koş kulum demiş.
mülk zeus'un da bu kadar yük bir insana yüklenmez. bu zeus çok insafsız canım...
eeey zeus, bu kadar adaletsiz olma. bu kuluna bu kadar emanet verip, bu kadar yük, bu kadar sorumluluk yükleme.
burada biz de varız, bu kulunun emanetlerinden bazılarını bize ver. ona bu yük ağır geliyordur.
edibüdü: dudaklarım yanağıma ulaşsa kendimi öpeceğim. ay ne gaddan da hümanistim di mi ama yeaaaa?
mülk zeus'un da bu kadar yük bir insana yüklenmez. bu zeus çok insafsız canım...
eeey zeus, bu kadar adaletsiz olma. bu kuluna bu kadar emanet verip, bu kadar yük, bu kadar sorumluluk yükleme.
burada biz de varız, bu kulunun emanetlerinden bazılarını bize ver. ona bu yük ağır geliyordur.
edibüdü: dudaklarım yanağıma ulaşsa kendimi öpeceğim. ay ne gaddan da hümanistim di mi ama yeaaaa?
israil ile yapılan ticarete karşı çıkmaya cehalet dendiği için özür dilemek gerekir.
ne denmek istendiği anlatılamamış galiba; aslında israil ile yapılan ticarete karşı çıkmaya cehalet değil de daha doğru tanıım olarak "israil ile ticarete karşı çıkmak aptallıktır" demek gerekirdi.
bırakın devlet yönetmeyi, bir halkın-milletin sorumluluğunu almayı, insanlarının ülkesinin çıkarını öncelemeyi...
bir bakkal dükkanı işletiyor, bir mağaza satış noktası distribütörlük yönetiyor olsanız "ben içki içmiyorum" diye içki içene satış yapmamak...
ben karımı çocuğumu dövmüyorum diye karısını çocuğunu dövene satış yapmamak...
insanlar ölüyor ve trafik kurallarına uyulmuyor diye otomobil üreticisinin bir ülkede kaza ölüm oranı yüksek diye o ülkeye araba satmaması...
mke, canik, sarsılmaz vb silah üreticilerinin magandalar havaya ateş ediyor, insanları öldürüyor diye silah üretmekten satmaktan vazgeçmesi...
vs.
vs.
vs.
liste uzar gider.
bu vb örneklere bakarak; insanlık din kültür ırk diye saçmalayarak israil ile ticarete karşı çıkmaya yapılan cehalet tanımı gerçekten uymuyor.
özür dilenir ve bazı insanların bu israil ile ticarete yaptıkları eleştirişlerin odak noktalarına bakınca cehaleti de aşan aptallık seviyesinde kısır politik tartışma oy uğruna aklı inkar ettiklerini görüp bu iki yüzlülüğe üzülüyoruz.
ne denmek istendiği anlatılamamış galiba; aslında israil ile yapılan ticarete karşı çıkmaya cehalet değil de daha doğru tanıım olarak "israil ile ticarete karşı çıkmak aptallıktır" demek gerekirdi.
bırakın devlet yönetmeyi, bir halkın-milletin sorumluluğunu almayı, insanlarının ülkesinin çıkarını öncelemeyi...
bir bakkal dükkanı işletiyor, bir mağaza satış noktası distribütörlük yönetiyor olsanız "ben içki içmiyorum" diye içki içene satış yapmamak...
ben karımı çocuğumu dövmüyorum diye karısını çocuğunu dövene satış yapmamak...
insanlar ölüyor ve trafik kurallarına uyulmuyor diye otomobil üreticisinin bir ülkede kaza ölüm oranı yüksek diye o ülkeye araba satmaması...
mke, canik, sarsılmaz vb silah üreticilerinin magandalar havaya ateş ediyor, insanları öldürüyor diye silah üretmekten satmaktan vazgeçmesi...
vs.
vs.
vs.
liste uzar gider.
bu vb örneklere bakarak; insanlık din kültür ırk diye saçmalayarak israil ile ticarete karşı çıkmaya yapılan cehalet tanımı gerçekten uymuyor.
özür dilenir ve bazı insanların bu israil ile ticarete yaptıkları eleştirişlerin odak noktalarına bakınca cehaleti de aşan aptallık seviyesinde kısır politik tartışma oy uğruna aklı inkar ettiklerini görüp bu iki yüzlülüğe üzülüyoruz.
israil ile yapılan ticarete karşı çıkmak cehalettir.
hele ki israil ile yapılan ticaret yok demek etik ve ahlak değerleri açısından iki yüzlülük ve yalancılıktır.
şu israil ile ticaret konusunda, filistin ile israil konusunda konuşan bazı insanlara bakıyorum da... her iki kesimde ne utanma ne sıkılma var.
bazılarında akıl yok, bazılarında ahlak yok.
insanlık tartışmalarını yapanlara bakın ve insanlık adına utanın diyeceğim de bunlarda utanma duygusu da yok.
insan utanma duygusunu edinebilmesi için önce akıl-zekaya sahip olması gerekir. sonra bu akıl ve zekayı sosyal sorumluluk bir arada yaşama kültürü ile işleyerek kendi değerlerini oluşturup ahlak ve etik kurallar edinmesi gerekir. sonra bu ahlak ve etik kuraların yanı sıra kültürün de katkılarıyla bir utanma duygusu elde eder.
hele ki israil ile yapılan ticaret yok demek etik ve ahlak değerleri açısından iki yüzlülük ve yalancılıktır.
şu israil ile ticaret konusunda, filistin ile israil konusunda konuşan bazı insanlara bakıyorum da... her iki kesimde ne utanma ne sıkılma var.
bazılarında akıl yok, bazılarında ahlak yok.
insanlık tartışmalarını yapanlara bakın ve insanlık adına utanın diyeceğim de bunlarda utanma duygusu da yok.
insan utanma duygusunu edinebilmesi için önce akıl-zekaya sahip olması gerekir. sonra bu akıl ve zekayı sosyal sorumluluk bir arada yaşama kültürü ile işleyerek kendi değerlerini oluşturup ahlak ve etik kurallar edinmesi gerekir. sonra bu ahlak ve etik kuraların yanı sıra kültürün de katkılarıyla bir utanma duygusu elde eder.